Sevgili okurlarımız, Tarım Evreni‘ne çıkacağımız yolculuğumuzun hazırlık aşamasında yine başka bir ana başlıkla sizlerleyim. Bu evren o kadar derin ve yoğun ki, her katmanına ve her parçasına ulaşmadan önce mutlaka genel çerçeveden görmek, neler öğreneceğimizi bilmek, algı boyutunda hazırlıklı olmak gerekir. Bu yazıda sizlere özellikle meslektaşlarımın üniversite yıllarından iyi ya da kötü hatırlayacakları temel derslerden biri olan ‘Bitki Fizyolojisi’ kapısını açacağım. Bu alan kimileri için hafızalarını canlandırma, kimileri için yeni bir şeyler öğrenme kazanımı sağlayacaktır.
Bitki fizyolojisi, bir polen spermi ve çiçek yumurtalığının beraber döllenme işlevi ile dünyaya getirdiği bitkinin var oluşu, tohum ile üreme, gelişip yaşlanma ve bedensel varlığını doğaya yeniden geri kazandırma olarak tarif edebileceğim yaşamsal olayları ve bitkisel yaşamın ışık, nem, sıcaklık, su, yerçekimi gibi çevresel faktörler ile ilişkisini nedenleri ve sonuçları ile beraber biyoloji bilimi ve diğer fizik ile kimya gibi hayati fonksiyonlara açıklık getiren ilişkili bilimler ışığında inceleyen, ayrıca moleküler biyoloji, biyofizik, mutant, transgen, biyokimya, fitokimya gibi birçok daldan destek alan multidisipliner bir alandır. Örneğin, PROF. DR. YASEMİN ÖZDENER KÖMPE ‘Bitki Fizyolojisi’ kitabında yapı ve fonksiyon ilişkisinden bahsederek, genlerin, enzimlerin, diğer moleküllerin, organellerin, hücrelerin, doku ve organların birlikte bulunmalarıyla canlılığın var olduğunu, bu nedenle de bitki fizyolojisinde yapılan çalışmaların bitki anatomisi, hücre biyolojisi, yapısal ve fonksiyonel kimya ile yakın ilişkisi olduğunu belirtmiştir.
Bitki yaşam evresi içinde sayısız olay her türe özgü etkenleri ile bütünleşik, farklı özellikleri ile irdelenecektir. Esas olan bu alandan elde edilecek tüm bilgilerin, bilinçli tarımsal üretim uygulamalarında tek amaç olan kaliteli yüksek verimli mahsuller hasat etmek, istenmeyen rakip doğal zararlıları bertaraf etmek ve hayvansal yetiştiricilik için en iyi yemleri elde etme hedefleri içerisinde kesin çözümlere ulaştıracak temel doneler olmasıdır. Unutmayalım ki tarımda ideal sonuçları elde etme kültüre aldığımız canlıyı bütünüyle tanıyarak özel ihtiyaçlarını karşılamakla gerçekleşebilir. Prof. Dr. Atilla Eriş, Bahçe Bitkileri Fizyolojisi adlı eserinde bir bitkinin tanınmasının önemi ile ilgili olarak bitkinin sadece ismen ve şeklen tanındığını, buna istinaden günümüzde gerek özel, gerek kamu sektörlerinde bitkisel üretim konularında birçok çalışmanın yeterince sonuç vermediğini, hatta bazı ticari amaçlı örneklerin doğanın zorluklarını elimine eden yapay yetiştirme yöntemleri kullansa dahi zarar edebildiğini belirtip iyi sonuç alınamamasına esas olan nedenin ise eldeki bitki materyallerinin istekleri ile birlikte gereği gibi tanınmaması, özellikle ekoloji-bitki ilişkisindeki reaksiyonların bilinmemesi ve bitki bünyesindeki içsel reaksiyonlar ile dışsal faktörlerin etkilerinin bilinmemesi olduğuna vurgu yapmıştır. Atilla hocanın bahçe bitkilerinden verdiği şu somut örnekler konuyu daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır:
‘Doğal olarak bazı meyve ağaçlarında görülen çeşitli dökümlerin eğer zararlı ise etkilerini azaltmak veya faydalı olanlarını seyreltme açısından yapay olarak indüklemek veya zor köklenme gösteren herhangi bir bahçe bitkisi çeliğinin köklenme kabiliyetini arttırmak; veya eksik beslenerek ürününü kalite ve kantite olarak azaltan bitkinin gerçek gereksinimi saptamak ve ona göre beslenmesini düzenlemek fizyolojik olayların ve faktörlerin tanınması ve bilinmesi ile mümkündür’.
Prof. Dr. Atilla Eriş
Bu noktada ayrıca varlığı tanıma yolunda incelemeler ve bilgiye ulaşma konusunda teknoloji ve zekâ kavramlarına da ayrı bir parantezde vurgu yapmak gerekir, çünkü bu dallardaki gelişmeler doğrudan Bitki Fizyolojisindeki araştırmaların derinleşmesini sağlamaktadır, böylece sadece yaşadığımız ana ait üretimle sınırlı kalmayıp, geleceğin çoklu değişim ve olasılıkları göz önünde bulundurarak ileri üretimlerin gerçekleşmesi sağlanmış olacaktır.
Bitkilerin üretimi, bakımı, yapısal özellikleri ve yaşamsal olaylarının öğrenilmesinin tartışmasız gerekli olduğu açıktır. Prof. Dr. Ünal Akkemik BİTKİ FİZYOLOJİSİ eserinde, hücresel olaylar ve farklılaşmaları temelinde meydana gelen Büyüme ve Gelişme Fizyolojisi, besinlerin su ile taşınımı, fotosentez gibi hücre ve organlarında meydana gelen fiziksel ve kimyasal değişimleri inceleyen Metabolizma Fizyolojisi, yönelme ve durum değiştirme esaslı Hareket Fizyolojisi olarak bitkinin üç ana yaşamsal olayından bahsederken, Prof. Dr. Atilla Eriş olaylar içinde madde değişiminin (metabolizma) ayrı bir yeri olduğunu, zira, birçok olay içindeki kimyasal veya fiziksel reaksiyonların temelinde metabolik aktiviteler bulunduğunu, dolayısıyla büyüme ve gelişme olaylarının fizyolojisi, hem ayrı ayrı ve hem de etkenleri ile birlikte karşımıza çıkmakta olduğunu söylemiştir.
Tüm bu olgular ışığında yakın dönemde örneğin polen, stoma, hormon ve enzim aktiviteleri, gen, toprak mikro canlılarına karşı köklerin kapsamlı tepkileri ve diğer birçok konuda araştırmalar yapılarak bitkilerin üremesi, sağlıklı gelişimi, çeşitli olumsuz koşullara karşı özel dayanıklılıklar geliştirmeleri, üstün özellik ve verimlilikler kazanmaları sağlanarak dünyanın yüzleştiği kıtlık, muhafaza, hastalık sorunlarına karşı ileri düzey yoğun çalışmalarla çözümler aranması bitki fizyolojisinin önemini tasdikler niteliktedir.
Sonuç olarak fizyolojik çalışmalar vasıtası ile bilimsel üretimi gerçekleştirerek bitkisel yaşamı kontrol altına almayı başarabilir ve insanlığın ihtiyaç duyduğu kaliteyi, bolluğu elde eder ve çevresel korumayı sağlayabiliriz.